PKK muhalifi olarak bilinen Kürt yazar Ümit Fırat'la bu çerçevede konuştuk. Fırat "asıl hedef AK Parti'nin bu süreçte hiddete kapılarak yanlışlar yapmasına zemin hazırlamak" diyerek provokasyona dikkat çekiyor ve eğer CHP, BDP'yle seçim ittifakı yaparsa Canan Arıtman, Onur Öymen gibi isimlerin MHP'ye oy vereceğini söylüyor. Fırat'a göre İmralı'ya, resmi devlet görevlilerinin yanı sıra derin devletin temsilcileri de gidiyor...
-Sabahat Tuncel'in bir polisi tokatlaması ve Bengi Yıldız'ın polisi taşlama girişimi... Siz bu fotoğrafları nasıl okuyorsunuz?
-Sabahat Tuncel'in daha önce de benzer, öfkeli çıkışları oldu. Onun için çok sürpriz olmadı bana. Ama Bengi Yıldız'ı elinde taşla görmek onun benim izlediğim üç buçuk, dört yıllık performansına çok uyumlu değildi. Tabii bu öfkenin orada yaşanan olaylarla doğrudan bir ilgisi var. Bir yandan taşlar atılıyor, öte yandan biber gazı, tazyikli su vs. sıkılıyor; işte böyle bir psikolojik ortam var. Ancak yine de böyle bir psikolojik ortama rağmen eğer orada bir kitleye öncülük yapıyorsanız, yol gösterici oluyorsanız öfkenize yenilmemek durumundasınız. Yaptığınız şeyin o toplumun taleplerini çözecek bir etki yerine tersine işi daha da zora sokacak sonuçlar yaratacağını kavramak durumundasınız. Bana göre o emniyet görevlisi sağduyulu davrandı orada.
-Evet. Bir tokat da o aşkedebilirdi...
-Tabii o zaman çok feci bir sonuç da çıkabilirdi. Diğer polisler de harekete geçip üzerine çullanabilirdi. Neticede ellerinde silah olan güvenlik güçleri söz konusu. Nevruz öncesi aklıselim sahibi herkesin, hepimizin birtakım tavsiyeleri oldu. Şüphesiz hükümet geçmiş benzer hadiselerden bazı dersler çıkarmış olmalı ki, provokasyonlara gelmedi; eskiye oranla daha ihtiyatlı davranmayı başardı
-Van'da da bir milletvekili bir polisin şapkasını başından aldı.
-Adeta yarışa girdiler sanki. O yaptı ben de yapayım. Van'daki arkadaşın çok öfkeli, çok tepkili bir insan olduğu biliniyor. Birkaç yıl önce başbakana Van'a gelmeyin gibi bir tehditte bulunmuştu. Keza parlamento içerisinde de böyle uluorta çıkışları olan bir insan. O bunu yapar. Ama son günlerdeki ortam içerisinde bu tür şeyler yapması, zannediyorum öfkeli kalabalıklar içerisinde pozitif bir etki yaratıyor olmalı. Helal olsun dedirttiriyor. Ve seçim öncesinde bir kere daha aday gösterilmek adına yapılıyor herhalde.
SİVİL DİRENİŞ BİR SEÇİM KAMPANYASIDIR
-BDP'nin başlattığı sivil direnişi, hükümetten taleplerine cevap alıncaya kadar oturma eylemlerine geçmelerini nasıl yorumluyorsunuz?
-Bence bu eylemi seçim kampanyası içersinde değerlendirmek gerekir. Dört yıl önce bu insanlar aday oldukları zaman seçim meydanlarında bir takım vaatlerde bulundular, bir takım taleplerinin gerçekleşmesi konusunda ısrarlı olacaklarını söylediler. Geldik yeni bir seçim dönemine. Türkiye dört yıl önceki noktada değil. Dört yıl önce talep ettiğiniz şeylerin bir kısmı artık düşmüş vaziyette. O gün vaat ettiğiniz ve kısa vadede gerçekleşmesi çok da mümkün olmayan ama mutlaka gerçekleşmesi gereken bir takım talepler hala gerçekleşmedi. Şimdi bunlar için ısrarlı olduklarını, ama hükümetin bunları çözmeye niyeti olmadığını göstermeye çalışıyorlar. Elbette taleplerin haklı olması önemlidir; ama bu talepleri ifade edenler söz konusu sorunun çözümünün bir parçası olmak yerine problemin bir parçası haline gelirse, ortada sorun falan da çözülmez ve o haklı talepler boşta kalır.
-"Çözümün değil sorunun parçası olmayı" isteyerek mi yapıyorlar?
-Çok da isteyerek yapmadılar. Gerçekten kendi iradeleriyle siyasi karar verme, politika üretme pozisyonunda olabilselerdi gelişmeler çok daha farklı bir seyir izleyebilirdi. Bir takım emri vakilerle, kendilerinin benimsemedikleri eylemlere, kararlara zorlandılar. Örneğin bir buçuk yıl önce DTP kapatıldığında parlamentodan istifa etme kararı aldılar ve hemen sonra vazgeçebildiler.
-Apo'nun emriyle.
-Evet, emri veya tavsiyesi diyelim. Anayasa değişikliklerini baş başa konuştuğunuz zaman birçoğu onayladığı halde, bu duygularını açıkça ifade edemediler ve sandığa gitmediler. Yıprandılar. Bu, kendilerinden beklenen performansı göstermedikleri anlamına geliyor. Bunu aşmak için şimdi canla başla bir siyasi mücadele ortamı hazırlamaktalar. Bunun için son olarak bir pasif direniş kararı aldılar. Buna söylenecek fazla bir şey yok. İsterlerse bu eylemlerinde direnirler. Yeter ki sonunda şiddet olmasın. İşin içerisinde silah, adam öldürme, tehdit, şiddet girmesin. Eğer bu eylemlerinin masumiyetine gölge düşürecek davranışlardan uzak kalmayı başarabilirlerse iyi. Ama birtakım deneyler bize çok da emin olamamak endişeleri yaratıyor.