İSLAM’ın, biz Müslümanlara, bu arada bütün insanlara en temel emir ve öğütlerinden biri şudur:
Allah size Peygamber (Salat ve selam olsun ona) göndermiştir. Allah’ın rızasını kazanıp kurtulmak ve ebedî mutluluğa kavuşmak istiyorsanız; ona iman ediniz, onun getirdiği Kitabı Dini, Şeriatı benimseyiniz; ona itaat ediniz, ona tabi olunuz, onun yap dediklerini yapınız, yapma dediklerini yapmayınız, onun peşinden gidiniz, ona sadık olunuz, onu örnek kabul ediniz. Peygambere iman etmez, ona tâbi olmazsanız helak olursunuz.
Delili: Kur’an-ı Kerimin dörtte birini oluşturan Peygamber kıssaları.
Müşrikler, kafirler Peygambere iman etmediler, İslam’a karşı çıktılar, yeryüzünde büyük fitne ve fesat çıkarttılar.
İman edenlere gelince:
Onların sâlihleri hem iman etti, hem de ona tâbi oldu.
Bir kısmı ise, iman ettiler ama ona tâbi olmadılar. İşte bu ikinci taife büyük bir çelişki ve kopukluk içindedir.
Gerçek bir iman, Peygambere itaat etmeyi, ona tabi olmayı, onun yolundan gitmeyi gerektirir.
Kur’an-ı Kerimde, kötülenen bir toplum için “Onlar namazı terk ettiler, şehvetlerine uydular” buyuruluyor. Beş vakit namazı terk etmek, bir bakıma Peygambere bağlılığı terk etmektir.
Onun getirdiği Kitab namaz kılınız diyor, onun getirdiği Din’in ikinci şartı namazdır. Peygamber ölünceye kadar namaz kılmıştır. Namazı terk etmek elbette büyük bir kusur ve itaatsizliktir, yoldan çıkıştır…
Peygamber insanların en ahlaklısı ve faziletlisi idi. Ahlak konusunda onun yolundan, Sünnetinden ayrılanlar ona bağlılığı terk etmiş olur.
Peygamber kanaatli yaşamış, israf etmemiştir. Lüks, israf, ihtişam, tantana, gösteriş, saçıp savurma, gurur kibir içinde yaşayanlar ondan kopmuştur.
Peygamber Ümmet birliğini emr ediyor. Birliği yıkanlar, birbirinden kopuk bin fraksiyona ayrılanlar, birbirleriyle çekişip tepişenler. birbirlerinden nefret edenler, salih ve abid Müslümanları ötekileştirenler, dışlayanlar onun gösterdiği doğru yoldan çıkmışlardır, Ümmet haini olmuşlardır.
Peygamber, başınızdaki İmam’a veya Emîr’e (Allaha mâsiyetleemr etmedikçe) itaat ediniz buyuruyor. Başlarına râşidâbidzâhidmuttaqimücahid fi sebilillah bir imam seçip de ona biat ve itaat etmeyenlerin, Peygamber yolunda yürüdükleri iddia edilebilir mi?
Peygamberimiz ilim Çin’de bile olsa talip olup öğreniniz, ilim öğrenmek kadın erkek her Müslümana farzdır, hikmet mü’minin yitiğidir, nerede bulursa alır buyuruyor. Bu yolda gitmeyenler, cahil kalanlar. cahillikte ısrar ve inat edenler Peygambere itaatten ayrılmış olur.
Peygamber adaleti emr ediyor…
Peygamber “Kendi kızım Fatima hırsızlık yapsa, onun elini kesmekte tereddüt etmezdim” buyuruyor.
Kur’an, Peygamberin en güzel örnek ve model olduğunu bildiriyor.
Peygamber ihlası emr ediyor, ihlassızalimlerin, ihlassız sözde mücahidlerin, insanların kendileri için bu ne hayırsever zenginmiş demesi için ihlassız hayır hasenat yapan zenginlerin yüz üstü sürüklenerek Cehenneme atılacağını bildiriyor. (Sahih-i Müslim)
Dünya işleri ile ne kadar hikmet kuralı varsa Peygamber onları bize bildirmiştir.
Peygambere tabi ve teslim olmadan İslam dünyasına huzur, asayiş, iç barış, adalet, güvenlik gelir mi?
Peygamber “Siz birbirinizi sevmedikçe mü’min olamazsınız” buyuruyor.
Peygamberliğine iman ettiğimiz zatın, talimatına, Sünnetine uyuyor muyuz? Yoksa isyan mı ediyoruz?
Lüks, israflı, turistik, ihtişamlı, Zam ZamTower’in en üst katındaki süit daireden Kabe’ye yukarıdan bakmalı, altmış çeşit açık büfeden yemek alıp yarısını yemeyip çöpe attırmalı umre seyahatleri yapmak, ona uymak mıdır, isyan etmek midir?
Ramazanda içkili, fuhuşlu lüks otellerde verilen israflı ihtişamlı çalgılı iftar ziyafetleri nedir? Sünnete tâbi olmak mıdır, isyan etmek midir? Peygambere bağlılık mıdır?
Peygambere iman ettim diyeceksin, sonra onun Sünnetine aykırı her şeyi yapacaksın… Bu bir kurtuluş mudur, helak midir?
Peygamberin Sünnetini kimlerden öğreneceğiz?
İsyankârlardan, bid’atçilerden, bildiklerini hayata uygulamayan kötü alimlerden, din sömürücülerinden değil…
Bildiğiyle âmil olan râsih, âbid, muttaqi, ihlaslı, muslih (ıslah edici), yolları aydınlatılmış gerçek alimlerden. Onlar icazetlidir. Ucu Resullerin Seyyidine ulaşan silsileleri vardır. Onlar Kur’anı ve Sünneti öğretir, Kitabullahın ve Peygamberin yolundan giderler.
Resulullahınsireti ve Sünneti, gerçek şeyhlerden öğrenilir. Onlar da icazetlidir. Gerçek şeyhler Şeriattan kıl kadar ayrılmazlar, Kur’an ve Sünnet yolunda yürürler.
Şeriata ve Sünnete aykırı işler yapan sahte şeyhlere tabi olanlar helak yoluna girmiştir.
Bize sadece Kur’an yeter, Sünnete lüzum yoktur diyenler, Kur’ana aykırı konuşmaktadır.
Sünnete sırt dönenler helak yolunu seçmiştir.
Dinde reform olmaz, tecdid olur. O da, bid’atleri kaldırıp Sünnete uymaktır.
Her asırda bir müceddid zuhur etmiştir. Onları dinleyenler, onların dediklerini yapanlar Peygambere tabi olmuş olur.
Sırf ona mahsus özel adetleri dışında din ve dünya işlerinin hepsinde Peygambere uymak boynumuzun borcudur.
Efendiler!.. Sofrada yemek yerken münadiler nida ediyor, doyduktan sonra yemek israftır haramdır diyor. Bunu duyuyor muyuz?
İslam’ın temel emirlerinden biri helalinden kazanmak, helal yemek, haram yememektir. Peygamber Ümmetini harama ve şüpheli kazançlara karşı uyarmıştır. Gırtlaklarına kadar harama batmış sözde dindarlar Peygambere açık bir isyan içindedir.
Peygamber, ribanın anasıyla zina etmek gibi çok iğrenç ve çirkin bir büyük günah olduğunu bildiriyor.
İstikamet Resulullah’ın en büyük hasletidir. Onun gibi dosdoğru olmaya çalışıyor muyuz?
Peygamber, Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri dışındakiler Cehennemliktir buyuruyor. Kurtulacak olan (Fırka-ı Nâciye) hangisidir sorusuna “Benim ve Ashabımın yolundan gidenler” cevabını veriyor. Peygamberin Sünnetini ve Ashabını terk edip bid’at ve dalalet fırkalarına dahil olanlar, açık bir isyan içinde değil midir?
Yazımı bitirirken Peygambere tabi olmak kurtuluştur, necat ve felahtır; onun yolundan ayrılmak, ona isyan etmek, Sünnetini yitirmek helaktir sözünü tekrar ediyorum.