Güçsüz ülkelerin yegâne sebeplerinden biri de tüketim toplumu olmalarıdır.
İçinde bulunduğumuz 12-18 Aralık 'Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası'dır…
Önemli olan sözde kutlamak değil gerçek anlamada 12 ay boyunca hayatımıza nakşetmektir. Bunun sorumluluğu herkestedir.
Bu konuda devletin yapacağı işler ve destekler vardır.
Yatırımcı yatırımı ile tüketici tercihi ile destek vererek yaşatmalıdır bu anlayışı.
Tüm dünyayı etkisi altına alan küreselleşmenin birçok değerleri yok ettiği acı gerçeği tabiriyle ayna gibi ortada.
Geçmişte okullarda 'Yerli Malı Haftası' denilince aklımıza hemen elma, armut, portakal, kuruyemiş vs. gelirdi.
Günlük yaşantımızda kullandığımız eşyalara bakalım.
Elektronikten araçlara, ayakkabıdan elbiseye, ilaçtan kozmetiğe, samandan ete, oyuncaktan boncuğa kadar birçok ihtiyaç malzememiz (bunlara normal ihtiyaç olmayan mallar da dahil) ithal...
Hayatımıza giren bu ürünlerden acaba ne kadarı milli ve yerli ülkemizde üretilmiş.
Bunları ne kadar dert ediniyor ve düşünüyoruz.
Düşünmeliyiz aksi taktirde yok olur gideriz.
Bunları mutlaka araştırmalıyız ve herkese de yaşayarak anlatmalıyız.
Acı ama maalesef bu ülkede birçok ürün ithal ediliyor.
Elbette ithal ürünlerde olacak. Üretemediklerimiz ve yapamadıklarımız olacak.
Ancak hiçbir zaman ihracatımızı geçmemelidir.
Hele gıda mutlaka yerli olmalı. Damak tadımıza ve vücut yapımıza en uygun gıda kendi topraklarımızda kendi sularımızla ürediğimiz gıdalardır.
Topraklarımız ve işgücümüz bunun çok üstündedir. Aklıselim ile yapılacak projelerle kendimize yetecek kadar ve birçok ülkeye ihracat yapacak kadar potansiyelimiz var.
Yabancı malların istilası öylesine yoğun ki, hangi malın etiketine baksanız altından mutlaka bir başka ülke adı çıkıyor. Ya da biz öylesine alıştık ki sanki o marka bizim.
Sadece ülke yönetiminden sorumlu olanlar değil, ulusça yerli üretimi özendirmek, korumak ve kollamak öncelikli görev ve sorumluluğumuzdur.
Yerli ve milli malını kullanmak ve ülkemizin ekonomisine, üretimine katkı sağlamak hepimizin görevidir. Birlik ve beraberlik içinde yerli ürünlere sahip çıkmak en temel görevlerimiz içinde olmalı.
Ne kadar çok yerli ve milli ürün kullanırsak ülkemizde küresel krizin yakıcı ve yıkıcı etkilerini daha az zararla bertaraf etmiş oluruz.
Aksi takdirde toplum olarak bunun ağır bedellerini öderiz.
‘Yerli Malı Haftası’ ile ilgili yapılan ve yapılacak olan etkinlikler, sadece bir haftalık mesele değil. Bir ömür boyu hayatımızda uygulanması gerekir.
Bu konu herkes tarafından süreklilik taşımalıdır.
Mutlaka yerli mallarında vergi oranı en aza inmeli.
Geçmişe göre bazı alanlarda yerli üretimler, yatırımlar, büyük çabalar var bunları görmezlikten gelemeyiz.
Ancak bazı alanlarda maalesef geriye gitmekteyiz.
Kalite ve milli ve yerli üretim deyince Bursa’da mutlaka akla ilk gelen isimlerden biride Kalite Birliği Başkanvekili Mustafa Karaman'dır.
18 aydır yürüttükleri ‘Milli Ses Ver Projesi’ne herkes ses, kulak ve destek vermeli.
Benzer projeler çoğaltılmalı ve geliştirilmelidir.
Karaman, bu önemli konu için "Gerçek kurtuluş; yerli üretim ve milli sertifikasyondur! Bir ülkenin gelişmişlik ölçüsü ithalatıyla ters, ihracatı ile doğru orantılıdır. İthalatın azalması ise tüketicinin yerli ürünleri tercih ederek, ithal ürünlerden vazgeçmesi ile olacaktır. Bunun için yerli üretimin desteklenmesi, yerli ürünlerin kaliteli olması ve yabancı marka hastalığının son bulması, milli markalarımızın güçlenmesi gerekmektedir. Günümüzde, gerçek bağımsızlık ekonomik bağımsızlıktır. Ekonomisi güçlü bir ülke, üretim yapan, ihraç eden ülkedir. İthalatı önde olan bir ülke güçlü bir ülke değildir" diyor
Katılmamak mümkün değil...
İşin özü kendimize, ülkemize ve üretimimize biz sahip çıkacağız…
Herkes kendine yakışanı yaparsa ortada sorun kalmaz…