Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu, “Muhalefeti terörist, muhalefet partilerine oy veren insanımızı vatan haini, kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman kategorisinde değerlendiren bu çarpık anlayıştan vazgeçilmelidir. Bolca yalan, iftira ve hakaret cümleleri içeren bu zehirli dilden bir an evvel vazgeçilmelidir.” dedi. İktidarın politikalarını eleştiren Karamollaoğlu, “Tıpkı adalet, eğitim, tarım, sağlık ve dış politikadaki öngörülerimizde en az bir kez dahi olsa haksız çıkmış olmayı istememiz gibi. Biz biliyorduk vazgeçmeyeceklerini, fakat keşke onlar israf ve yolsuzluktan vazgeçmiş olsalardı da biz haksız çıksaydık.” diye konuştu.

İktidara seslenen Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu, “Derdimiz haklı çıkmak değil, her hak sahibinin hakkını alabilmesini sağlamaktır. Muhalefet etme biçimimiz yıkıcı değil yapıcı ve yol göstericidir. İtirazlarımızı elbette dile getireceğiz zira neyi teklif ettiğimizden önce neye karşı çıktığımızı açıklamak da sorumluluklarımızın gereğidir.” ifadelerini kullandı. 

Karamollaoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Bugün 30 Ağustos Çarşamba. Tarihimizin dönüm noktalarından bir günün yıl dönümünde sizlerle bir aradayız. Bugün, bundan tam 101 yıl evvel Dumlupınar’da nihai zafere ulaştığımız gündür. Bugün, tüm zorluklara ve imkansızlıklara rağmen milletçe zaferimizi ilan ettiğimiz gündür. Kahraman ecdadımızın uzun yıllar boyunca fedakarca verdiği mücadelemizin ardından kazanılan bu Zafer’in öncesi ve sonrasından alınacak elbette onlarca, yüzlerce ders vardır.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez

İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, çıkarmamız gereken o derslerin en önemlilerinden birini şöyle haykırmıştır: “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!” Evet bizler, bir ve beraberce bugüne dek nice badireler atlatmış, nice zorluklara göğüs germiş bir milletiz. Bizler, inancımıza sarılarak, birbirimize omuz vererek 7 düvele meydan okumuş bir milletiz. Bizler, Zafer’in ardından yine birlik ve beraberlik içerisinde Anadolu’yu yeniden inşa ve ihya etmiş bir milletiz. Maddi olarak zayıf düştüğümüz dönemler olmuşsa da; bizler maneviyatımızdan aldığımız güçle düştüğümüz yerden her seferinde yeniden kalkmayı başarmışızdır. Farklı ideolojiler değil ortak inancımız, meseleler karşısında farklı değerlendirmelerimiz değil ortak değerlerimiz bizi biz yapmış ve böylelikle bu mübarek toprakları hep birlikte kendimize vatan yapmayı başarmışızdır.

Ülkemizin bir yarısı, diğer yarısına düşman gösterilmeye çalışılıyor

Öyleyse bugün bizlere düşen yine inancımıza ve değerlerimize sımsıkı sarılarak, birlik ve beraberliğimizi yeniden tesis ederek ortak sorumluluklarımızı kuşanmak ve kutuplaşmaya, kamplaşmalara artık bir son vermektir. Bu noktada özellikle ve öncelikle iktidarın bir anlayış değişikliğine gitmesi şarttır! Ülkemizin bir yarısını diğer yarısına adeta düşman göstermeye çalışan anlayıştan mutlaka vazgeçilmelidir. Muhalefeti terörist, muhalefet partilerine oy veren insanımızı vatan haini, kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman kategorisinde değerlendiren bu çarpık anlayıştan vazgeçilmelidir. Bolca yalan, iftira ve hakaret cümleleri içeren bu zehirli dilden bir an evvel vazgeçilmelidir. Bir seçim olmuş bitmiş, insanımızın bir yarısı bir adaya, hemen hemen diğer yarısı da bir başka adaya oy vermiş, sonuç itibariyle de bir miktar oy farkıyla Sn. Erdoğan seçimi kazanmıştır; tebrik ederiz. Fakat Sn. Erdoğan ve ittifak ortakları hâlâ aynı zehirli dili kullanmaya devam ediyorlar maalesef. İnsan artık haykırmak istiyor: Yeter artık! Allah aşkına nedir bu zihniyet? Nedir bu öfke, nedir bu hırs.

Biz bu sistemeitiraz ettik, ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz

Muhterem arkadaşlar işte biz bugüne kadar sadece bu sisteme değil bu dile, bu anlayışa da itiraz ettik, ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. 85 milyonu temsil etmesi gereken, herkesin hakkını gözetip koruması gereken Cumhurbaşkanı, sırf yerel seçimlerde 3-5 belediye daha fazla kazanabilir miyim düşüncesiyle, milyonlarca vatandaşını terör parantezine sıkıştırmaya çalışıyor. İşte biz 2017’den beri bu sisteme bunun için karşı çıktık. İşte bunun için, sırf bu sistemi değiştirmek için seçim ittifakları yaptık. Cumhurbaşkanlığı makamı ile bir siyasi partinin genel başkanı olmak arasındaki farkı çok iyi biliyor, bunun yol açacağı sorunları da öngörebiliyorduk. Seçim kazanma hırsının, devlet yönetme sorumluluklarının önüne geçeceğinden adımız kadar emindik çünkü! Nitekim de öyle oldu. Ne yazık ki yine haklı çıktık. Ne yazık ki diyorum, zira ülkemizin ve milletimizin hayrına en azından bu kez haksız çıkmayı canıgönülden isterdik.

Keşke bir kez dahi olsa biz haksız çıksaydık

Tıpkı adalet, eğitim, tarım, sağlık ve dış politikadaki öngörülerimizde en az bir kez dahi olsa haksız çıkmış olmayı istememiz gibi. Biz biliyorduk vazgeçmeyeceklerini, fakat keşke onlar israf ve yolsuzluktan vazgeçmiş olsalardı da biz haksız çıksaydık. Biz biliyorduk üretim ve istihdam ekonomisini uygulamayacaklarını da fakat keşke onlar yanlış yatırım anlayışlarından vazgeçmiş olsalardı da biz yanılmış olsaydık. Biz biliyorduk Irak işgali ve Suriye politikasının devamı mahiyetinde İslam aleminin dertleri ile değil, sadece mali imkanlarından yararlanmak için yol aradıklarını ve BOP’un eşbaşkanlığını üstlenerek Ortadoğu’da sınırları yeniden çizecek bir anlayışa zemin hazırladıklarını…Fakat keşke biz yanılmış olsaydık da onlar şahsiyetli bir dış politikayı benimsemiş olsalardı. Keşke onlar faiz ekonomisine hakikaten sırt çevirmiş olsalardı da biz çıkıp kendilerinden özür dileseydik. Keşke onlar çiftçinin, fındık ve mısır üreticisinin hakkını eksiksiz verselerdi de biz çıkıp kendilerini alkışlasaydık! Keşke onlar emeklinin, asgari ücretlinin, işçi ve memurun insanca yaşam standartlarına kavuşacağı zam oranları belirleselerdi de biz de gidip kendilerine canı gönülden teşekkür etseydik.

Derdimiz haklı çıkmak değil her hak sahibinin hakkını alabilmesidir

CHP'li Sarıbal'ın Sivas önergesine MEB'den yanıt CHP'li Sarıbal'ın Sivas önergesine MEB'den yanıt

Muhterem arkadaşlar, kıymetli vatandaşlarımız; bizim Saadet Partisi olarak meselelere yaklaşımımız böyledir, bakış açımız işte budur. Derdimiz haklı çıkmak değil, her hak sahibinin hakkını alabilmesini sağlamaktır. Muhalefet etme biçimimiz yıkıcı değil yapıcı ve yol göstericidir. İtirazlarımızı elbette dile getireceğiz; zira neyi teklif ettiğimizden önce neye karşı çıktığımızı açıklamak da sorumluluklarımızın gereğidir. En ufak eleştiri, hatta öneri karşısında paniğe ve öfkeye kapılan iktidarın, bu ruh halinden mutlaka kurtulması gerekir. İnsanımız sınırlarımızın adeta kevgire dönüşü karşısında paniğe kapılırken, uyuşturucu ve asayiş olayları karşısında korku ve öfkeye kapılırken; iktidar bu problemlere çözüm üretmek yerine bunları dile getirenleri susturma telaşı ve gayretine düşmüş gözüküyor. Şehirlerimizin orta yerinde evlatlarımıza zehir satılıyor, her gün bir başka kan donduran cinayet işleniyor. Peki bunlar karşısında iktidar ne yapıyor, hangi adımları atıyor veya atacak?

İsraf ve yolsuzluklardan vazgeçmeyi hiç ama hiç düşündünüz mü?

Soruyoruz ve cevaplarını bekliyoruz. Önce büyükşehirlerde, ardından da 81 ilimizin tamamında büyük bir krize ve aynı zamanda huzur ve güvenlik problemine de yol açan kira fiyatları için planınız nedir? Sözde bir zamanlar dershaneler kapatılacaktı, hatırlayın. Peki şimdi ne oldu? Özel okul ve dershane ücretleri birbiriyle yarışır hale geldi. Sadece olup biteni izlemeye devam mı edeceksiniz? Okullar açılacak; aileler kantin ve kırtasiye masraflarına, servis ücretlerine nasıl yetişeceklerini kara kara düşünüyorlar. Peki siz iktidar olarak hangi çözümü düşünüyorsunuz veya hiç düşünüyor musunuz? Üniversiteler açılacak; yurt bulabilmek, bulduktan sonra ücretini ödeyebilmek, burs bulabilmek ve bulsa bile o bursla geçinebilmek gençlerimiz için artık çok zor. Bu konuda hangi adımları atmayı planlıyorsunuz veya bir şey planlıyor musunuz? Vergileri ve faizi arttırmaktan başka bir planınız var mı? Örneğin israf ve yolsuzluklardan vazgeçmeyi hiç ama hiç düşündünüz mü?

Borç alan, emir alır

Muhterem arkadaşlar; 10 yıldan fazla bir zamandır 2023’ü işaret edenlerin, bugünlerde sık sık 2053’ü işaret ettiğine şahit oluyoruz. Zira 2023 hedefleri ile gerçekler arasındaki devasa fark ortada. Nihayet döndüler, dolaştılar yine IMF reçetelerine sarıldılar. Dün düşman ilan ettikleri kim varsa bugünlerde tek tek kapılarını çalıp, sıcak para istediler ancak umduklarını bulamadılar. Borç-faiz-borç sarmalından çıkamıyorlar, çıkamazlar da! Zira daha fazla faiz demek, daha fazla borç demektir. Borçlu olmak demek, bağımsız karar verememek demektir. Hiç şaşmaz; “Borç alan, emir alır.” Önce kaynaklarımızı çarçur ettiniz, sonra borç üstüne borç aldınız, sonra borçları ödeyemeyince yüksek faizle daha çok borç aldınız; şimdi de size ne deniliyorsa onu yapıyorsunuz. Hatta artık demelerine bile gerek kalmadan siz onların ne isteyeceğini bildiğiniz için harfiyen uyguluyorsunuz. Pusulanız şaştı! Faizle ilgili “nas”ı artık hiç dile getirmiyorsunuz. Çünkü ekonomi; sadece faizden etkilenmiyor. İsraf ve yolsuzluktan bir türlü vazgeçemiyorsunuz. Bu böyledir, her daim de böyle olmuştur: Faiz saadet değil bela getirir. Ama diğer gerçekleri de göz ardı edemezsiniz. Bu gerçekler, bilmelisiniz ki yıllar önce terk ettiğiniz Milli Görüş politikalarındadır.

Yolsuzluk sebep, yoksulluk sonuçtur

Yolsuzluk sebep, yoksulluk sonuçtur! İsraf sebep, borç sonuçtur! Yanlış yatırım anlayışı sebep, enflasyon ve işsizlik sonuçtur!
Sonuçlara bahane aramaktan, sonuçların sebeplerini yanlış yerlerde aramaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? 2000’li yılların başında çıkardığınız bir kanunla her yıl çiftçiye, üreticiye Milli Gelirin en az %1’i kadar destek verecektiniz. Bir kere bile bunu ödediniz mi ki, bugün çiftçinin dertlerinin ve hayat pahalılığının sebeplerini başka yerlerde arıyorsunuz? İsraf ve yolsuzluğa bir kere dur dediniz mi ki, yoksullukla mücadelede başka mucize formül arayışlarına giriyorsunuz? Milyonlarca insanı İstanbul’a istiflemekten vazgeçtiniz mi ki, bugün deprem ve göç problemine kalıcı bir çözüm bulabilesiniz? Bir kere biz Milli Görüşçülere, Saadet Partimizin politikalarına kulak verdiniz mi ki, ülkemizin problemlerine çözüm üretebilesiniz! Siz Milli Görüş gömleği size dar geliyor zannettiniz; halbuki gerçekte olan sizin, oburlaşmanız neticesinde yağ bağlamanızdır.

Aynı inanç, azim ve kararlılıkla biz buradayız

Muhterem arkadaşlar; aslında problemler de çareleri de bellidir. Çare Milli Görüş’tür, çözüm reçeteleri bizdedir, umudun adresi burasıdır. Biz dün yaptık, bugün yine yaparız. Dün belediyecilikte bir çığır açtık, bugün yine çok daha iyi örnekler ortaya koyarız. Dün elimize geçen en küçük fırsatları her daim milletimiz lehine kullandık, bugün de yine öyle yapıyoruz; böyle yapmaya da devam edeceğiz. Politikalarımızla, kadrolarımızla biz her zaman her seçime hazırız, en doğru şekliyle şehirlerimizi ve ülkemizi yönetmeye talibiz. Yarım asrı aşkın birikim ve tecrübemizle, aynı inanç, aynı azim ve kararlılıkla biz buradayız.

Aziz milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı tebrik ediyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu zaferi bizlere armağan eden İstiklal Mücadelemizin kahramanları ile tüm şehit ve gazilerimizi şükranla yâd ediyorum. Bir ve beraber olarak, milletçe nice zaferlere, nice bayramlara”

Editör: Süper Kanal TV