Muharrem ayının içinde bulunduğumuz şu günlerde “Aşûra çorbası” toplumumuzun gündeminin başında yer alıyor.
Birçok müesseseler, cemaatler ve aileler “Aşûra çorbası” pişirip kalabalıklara, akraba, komşu ve arkadaşlara ikram ediyorlar.
Pişirilen Aşûra çorbalarını ikram edenler bundan sevap bekliyorlar. Elbette sevap vardır. Bekleyenler beklediklerine ihlâsları oranında nail olurlar. “Aşûra çorbası”nı yiyenlerin de beklentileri var. Bunlar da
• Sevaptır, yiyelim de sevap kazanalım;
• “Hastalıklarımız için şifadır” yiyelim de şifa bulalım diyerek gerek pişirdikleri ve gerekse de yedikleri bu çorbadan lezzet alıyor, özellikle şifa unsurunu hep ön planda tutuyorlar.
Rabbimiz Teâlâ hazretleri kullarının beklentilerine cevabı verir, isteyene istediğini ihlası oranında kavuşturur. Bunda şüphe de yoktur. Yeter ki kul, Rabbisinden meşru şeyleri meşru arzuları için istesin. Böylece meşru arzuları için istesin. Böylece meşru arzular tecelli eylesin.
Bütün bu arzular için hareketin yapıldığı, beklentilerin icra edildiği şu günlerde bilgi ve amel eksikliğini müşahede ediyorum. Nedir bunlar?
Hemen arz edeyim:
1. “Aşûra çorbası”nın ilk mucidi Hz. Nuh aleyhisselam’dır. Tufan bitip bindikleri gemi karaya oturunca gemideki yiyecekleri katıp karıştırıp çorba pişiren Nuh peygamberdir. Bu çorbanın baş aşçısı Nuh peygamber olmuştur. O günden bugüne Müslümanlar Nuh aleyhisselam’ın bu sünnetini büyük bir şevk ve heyecanla icra ederler ve hep ediyoruz da.
Diyorum ki, “Aşura Çorbası”nı pişirenler, dağıtanlar ve yiyenlerden acaba kaç kişi Nuh aleyhisselâm’ ın ruhuna Fatiha okuyor, O’nun çağrısına koşuyor? Var mı böylesi diye soruyorum.
Bu vesile ile herkesin düşünmesi gereken hususlardan biri de, Aşûra hareketi bize kendi kendimize şu soruyu sormamıza sebep oluyor mu? Acaba bizler peygamberlerimizin (aleyhisselâm) çağrısına uyanlar tarafında mıyız? Yerimizi bir defa daha kontrol etmeye ihtiyacımız var. Bu ihtiyacı samimi arzularla duyabilenlerimiz var mı acaba diye düşünüyorum.
2. Toplum önünde “Aşûra çorbası” insanlara ikram ediliyor. Bu kişilere mikrofon uzatılıp, “nasıl buldun?” sorusu soruluyor. İkram edilen bu çorbayı yiyenlerin hiçbirisinden yemeye başlarken “Bismillahirrahmanirrahim” diyenine şahit olmadım. Şahit olanınız varsa beri gelsin.
Demek ki, toplumumuzda yemeye ve içmeye başlamadan insanlarımız besmele çekmiyor, sonunda da “elhamdülillah” demiyorlar. Varsa diyenler onlar da istisnaları teşkil ediyorlar. Çok acı bir manzara ile karşı karşıyayız.
Müslümanlar! Bu iki hususa dikkatlerinizi çekiyor “Aşûra çorbası”nın hayatımızda hayırlı neticelere vesilesi olmasını Rabb’imden diliyorum.